Deniz Kokan İstanbul’um

Deniz kokan istanbulum
Deniz kokan istanbulum

İstanbul’da bir kere bile olsa bulunmuş herkes içinde bir İstanbul masalı saklıdır sanki. Gerçi masallar da gerçek hayatta olduğu gibi, güzelliklerle olduğu kadar hüzünlerle de doludur ama onların bir özelliği daha var ki, o da her birinin büyülü bir tarafının bulunmasıdır. İşte İstanbul’da böylesi bir şehirdir. Bir büyüsü vardır bu şehrin. Bütün karmaşasının, keşmekeşinin yanında bu yönüyle herkesi büyüler, kendine çeker, kendi alemine alır götürür…

Denizin kokusu, uçuşan martıların coşkusu, vapurların uğultusu ve seyyar satıcıların sesi, İstanbul’un büyülü alemine taşır bu şehirde yaşayan insanları.

Ben de havasında deniz kokan bir şehirde doğup büyüdüm. Azerbaycan’ın, Hazar’ın kıyısındaki başkenti Bakı (Bakü)’da. Sadece denize kıyısı olmasıyla değil iklimiyle de İstanbul’a çok benzeyen bir şehirdir Bakı. Hava raporları bile bu iki şehrin benzerliğini doğrular gibidir. İstanbul’a kar düşse Bakı da karlıdır, burada hava ılımansa orada da güneş yüzünü gösterir. Bakı’nın havasının İstanbul’un havasından tek bir farkı vardır. o da, deniz kokusunun yanında bir de petrol kokusu gelir burnunuza hafiften. Tabi bir de deli rüzgarlar vardır, yılın her mevsiminde esen. Bakı’nın o petrol çeşnili deniz kokusu, bütün duyu organlarıma tanıdık gelen, içimi sızlatacak kadar bana özgü ve bütün varlığıma işlemiş bir kokudur.

İstanbul’da deniz kokar. Güzel Marmara İstanbul’a sarmaş dolaştır. Boğaziçi kıskanç aşıklar gibi kucaklamıştır bu şehri; kollarını kıvırmış, her tarafını sarmıştır İstanbul’un. O yüzden İstanbul’un her yeri deniz kokar ve nereye baksanız Marmara’nın yeşil gözlerini kendinize çevrilmiş bulursunuz.

Ben bu yüzden severim İstanbul’un kokusunu; çarşılardaki baharatların, taze kahvenin kokusunu.

Bir de balık satıcıları vardır sarı çizmeli, en taze balığı sattıklarını iddia eden ve kendinden emin edaları ile sese verip, tezgahlarının altındaki sarıgözlü kedi ile birlikte müşteri bekleyen…

Simitçileride bir başka alemdir İstanbul’un. Vapurlarda kalın sesleri ve taze susam kokusu ile bir anda belirip, acıkmış yolcuların ve martıların imdadına yetişiverirler.

Sokaklarındaki Romanlarını da unutmamak lazım İstanbul’un tabi ki… Dünyanın başka şehirlerinde meslekleri pek yoktur fal bakmak dışında. Fakat İstanbul’da bir meslek edinmişlerdir kendilerine. Sık sık rastlarsınız bu insanlara. Çiçek satarlar İstanbul’un cadde ve sokaklarında… Ama illaki meydanlarında… Kara gözlerine, esmer yüzlerine inat renkli elbiseler giyinmiş kadınlar, rengarenk çiçekler uzatırlar yoldan geçenlere. Alev rengi kıpkırmızı güller, İstanbul’un coşkusunu; diğer rega-renk çiçeklerse bu şehrin umutlarını simgeler gibidir.

Bayramları da çok güzel ve özeldir İstanbul’un. Her günü coşku dolu bu şehrin bayramları ayrı bir canlılıkla yaşanır. Ama bayramı doyasıya yaşamak istiyorsanız yılbaşında mutlaka Beyoğlu’nda, Ramazan Bayramı’nda Feshane’de olacaksınız.

Çocuksu bulurum İstanbul!u. Yaşı yetkindir şüphesiz, fakat içindeki çocuk hiç büyümemiştir sanki. Böyle düşünmem, onun parklarında oynayan binlerce çocuk ve her yerde göze çarpan çocuk sevgisiyle özdeşleştirmemdendir. Belki de o yüzden bu kadar eğlenceye düşkündür o, kim bilir?

Asil bir havası vardır İstanbul’un; sade ihtişamını ve güzelliklerini “Değerimi anlayan bilir” edası ile sergileyen bir asaleti. Bu asaleti dünyanın başka hiç bir şehrinde göremezsiniz. Çünkü kendinden öncekini ezme, izlerini yok etme çabalarından uzak bir büyüklüktür bu aynı zamanda. Sultanahmet Camii’nin ihtişamına bakarken hemen yanı başındaki Ayasofya’yı gördüğünüz anda sezersiniz bu asaleti.

İşte senin bu güzelliklerine hayranım benim deniz kokuluı, asil ve aziz İstanbul’um!

Gülara Yenisey

Assa-İrada Haber Ajansı/Azerbaycan

Comments

comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir