Deniz Kokan İstanbul’um

Deniz kokan istanbulum
Deniz kokan istanbulum
Deniz kokan istanbulum

İstanbul’da bir kere bile olsa bulunmuş herkes içinde bir İstanbul masalı saklıdır sanki. Gerçi masallar da gerçek hayatta olduğu gibi, güzelliklerle olduğu kadar hüzünlerle de doludur ama onların bir özelliği daha var ki, o da her birinin büyülü bir tarafının bulunmasıdır. İşte İstanbul’da böylesi bir şehirdir. Bir büyüsü vardır bu şehrin. Bütün karmaşasının, keşmekeşinin yanında bu yönüyle herkesi büyüler, kendine çeker, kendi alemine alır götürür…

“Deniz Kokan İstanbul’um” yazısını okumaya devam et

İki Şehrin Hikayesi: İstanbul ve Kudüs

İstanbul ve Kudus

İstanbul ve Kudus

Sadece dört yıl kalacaktım bu şehirde. Okul bitinceye kadar. Oysa on beş yıl geride kalmış, tam on beş uzun yıl.

Çocukluğumu geçirdiğim şehirden, Kudüs’ten nasıl kopamadıysam İstanbul’dan öyle kopamadım. İstanbul-Kudüs arasında mekik dokudum uzun seneler. Biri doğduğum öbürü douduğum şehirdi. Gel zaman git zaman, İstanbul’dayken Kudüs’ü Kudüs’teykende İstanbul’ı özler oldum. Ne yalan söyleyeyim pek çok insan gibi İstanbul’da yaşamaktan sonsuz bir hal aldım.

“İki Şehrin Hikayesi: İstanbul ve Kudüs” yazısını okumaya devam et

İstanbul; Çözülemeyen Bir Bilmece

istanbul

İstanbul’a ilk tanışıklığım çocukluk dönemlerime dayanır. Küçücük yaşıma rağmen daha o günlerde bile bu gizemli şehrin doğup büyüdüğüm kentten tamamen farklı bir havası olduğunu  hissetmiştim.

Dar sokaklarıyla, eski ahşap evleriyle, sokağın ucundaki tarihi Türk hamamıyla, ezan sesleriyle ve çörekotlu taze ekmek kokan atmosferiyle akrabalarımızın yanında kaldığımız eski Laleli semtini çok iyi hatırlıyorum. Küçücük, fakat bir çocuğun gözünü büyüleyecek kadar çeşitte oyuncak, küpe, yüzük, balon, çikolata ve ciklet satan mahalle bakkalıyla; kürek çekmeyi öğrenmek icin kiralayıp da denize açıldığımız boyalı tekneleriyle İstanbul, hafızamda silinmeyen bir hatıra olarak yaşamaya hep devam etmişti… Bütün bunlardan olsa gerek. Çocukluğumda ağzımda dağılıp eriyen o poğaçaların damağımda kalan lezzetini bugünün İstanbul‘unda bile arar ve bir türlü bulamadığım için üzülürüm. Her yıl, çocukluğumda yaz tatillerini geçirmek için yüzlerce kilometreyi aşıpda geldiğim o sokaklara, âdeta eski günlerin hayalini kurmak için dalar, hatıralarımı unutmaktan korkarcasına tekrar tekrar -tıpkı bir film şeridi gibi- hafızamda canlandırırım.

“İstanbul; Çözülemeyen Bir Bilmece” yazısını okumaya devam et