Tarihi İstanbul’un Tüp Geçit Projesi

tupgecit

Türkiye’nin seçkin kültür mirası, şu anda Dünya Mirası Listesi’nde dokuz anıt ve sitle temsil edilmektedir. Çoğu arkeolojik olan bu sitler büyük ölçüde Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın denetimi altındadır. Safranbolu, Göreme, İstanbul gibi kentsel ağırlıklı dünya mirası alanlarının durumu ise oldukça farklıdır; doğru yönetimleri ve korunmaları için Kültür ve Turizm Bakanlığı’nın yanı sıra, yerel yönetimlerin, Vakıflar Genel Müdürlüğü’nin ve özel mülk sahiplerinin katkılarına gerek duyulmaktadır. Dünya mirasının yönetimi hassas ve uzmanlık gerektiren bir konudur; başarıya ancak ilgililerin korunacak değerleri iyi tanımaları, bu değerlerin korunmasının gereğine inanmaları ve eşgüdüm içinde çalışmalarıyla ulaşılabilir.

Tarih boyunca Akdeniz ülkeleriyle olan bağlantıları, imparatorlukların yönetildiği merkez kimliğiyle sahip olduğu prestijli konum ve ona bağlı olarak gelişen anıtsal Bizans ve Osmanlı eserlerinin yoğunluğu İstanbul’u tartışmasız olarak bir dünya mirası yapmaktadır. Ancak, en değerli varlıklar dahi, kötü yönetim ve hoyrat davranışlarla bozulabilir. Dolayısıyla, olağanüstü evrensel değer taşıyan alanları sürekli bakımla, tutarlı çabalarla korumak, geleceğe aktarılmalarını tesadüfe bırakmamak gerekir. Korumanın sürekliğini sağlamak konusunda karşılaşılabilecek sorunları öngören UNESCO, evrensel değerlerin durumunu izlemek için bir denetim mekanizması geliştirmiştir. Dünya mirası alanları içinde veya tampon bölgelerinde yapılmak istenen yeni düzenlemelerin, bayındırlık projelerinin UNESCO’ya bildirilmesi ve değişikliğin dünya mirası değerleri üzerindeki etkisiyle ilgili değerlendirme raporu hazırlaması istenmektedir. İzleme sürecinde olumsuzluklar gözlendiğinde, ilgili ülke uyarılmaktadır. Süleymaniye ve Zeyrek’teki ahşap dokunun süregelen haraplığı, kara surlarının ihmali ve kötü onarımları, Four Seasons Oteli’nin arkeoloji alan üzerinde yayılması, Haliç Metrı Köprüsü’nün Süleymaniye siluetinin olumsuz etkilemesi konuları İstanbul’un dünya mirasının izlenmesi sırasında gündeme gelen sorunlar olmuştur.

Bunlara şimdi bir de “Lastik Tekerlekli” olarak anılan karayolu tüp geçidi projesinin eklenmesi, İstanbul’un korunmasıyla ilgilenenlerde ciddi kaygı yaratmıştır. Motorlu araçların Boğaz’ı geçişinde olanak verecek olan tünel projesi batıda Tarihi Yarımada’yı, Anadolu yakasında ise Üsküdar bölgesini etkilemektedir. Tarihi Yarımada yönünde konuyla 4 Numaralı Koruma Kurulu ile Yenileme Kurulu ilgilenmektedir.

Tarihi Yarımada’nın güney kıyısını geniş yollarla donatarak, kıtalar arası transit aksı haline getirmeyi öngören bu projenin sakıncaları iki yıl önce İstanbul Dünya Mirası Alanı Başkanı Y. Mimar İhsan Sarı tarafından saptanmış ve durdurulması için yöneticilerin uyarılmasına çalışılmıştır. İstanbul Büyükşehir Belediyesi Planlama Dairesi tarafından benimsenmeyen proje, geçen yıl İstanbul 4 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu’na sunulduğunda uygun bulunmamış ve tüm üyelerin katılımıyla reddedilmişti. Ancak Ulaştırma Bakanlığı’nın projeyi ihale etmesi ve gerçekleşmesi yönünde ısrarını sürdürmesi karşısında, konu tekrar ilgili kurulların gündemine taşınmış ve Ekim 2010 içinde kabul edilmiştir. Projenin gerçekleşmesi Tarihi yarımada’nın özgün arkeolojik ve kentsel değerlerinin, yaşam kalitesinin ciddi bir şekilde zedelenmesi anlamına gelmektedir. Bu proje İstanbul ve dünya mirası değerlerini tehdit eden önemli bir sorun olarak karşımızdadır ve durdurulması gereklidir.

Dünya Mirası Sözleşmesine imza atan devletler;

  • Kültürel mirasa ve doğal çevreye toplumun yaşamında bir işlev vermeye yönelik politikaları benimsemek ve kültür mirasının korunmasını planlama çalışmalarıyla bütünleştirmek,
  • Kültür varlıklarını korumak ve halka sunmak için gerekli hizmetleri oluşturmak, bu görevleri yerine getirecek personeli istihdam etmek,
  • Kültürel ve doğal mirası tehdit eden tehlikelere karşı koyabilecek bilimsel ve teknik araştırmaları yürütmek ve uygulama yöntemlerini yaşama geçirmek,
  • Kültür mirasının tespiti, korunması onarımı ve sunumu, rehabilitasyonu için gerekli yasal, bilimsel, teknik, yönetimsel ve finansal kaynakları sağlamak,
  • Kültürel ve doğal mirasın korunması konusunda eğitim verecek merkezler kurulmasını ve geliştirilmesini teşvik etmek ve bu alanda bilimsel araştırmaları desteklemek,

gibi görevler ve sorumluluklar üstlenmektedirler.

1982 yılında geliştirilen Dünya Mirası Sözleşmesi’ni imzalayan ülkemiz, uygar dünyanın bir parçası olmaktan onur duyarak, yukarıda sayılan sorumlulukları gönüllüolarak üstlenmiştir. Bu kapsamda Dünya Mirası Listesine girmek üzere önerilen İstanbul’un tarihi alanları 1985’te bu statüyü almıştır. O tarihten günümüze kadar geçen yıllar İstanbul’un dünya mirası değerlerinin ne olduğu konusunda eğitim ve bilinçlendirme için gereğince değerlendirilmemiştir. yukarıda sayılan ve altı çizilen konular teker teker incelendiğinde, bugünkü durumun belirtilen sorumlulukların tam olarak yerine getirilmemesiyle yakından ilişkili olduğu gözlemlenmektedir. Kültür varlıklarını korumanın yasal yönü ülkemizde mevcut mevzuatla sağlanmış gibi görünmekteyse de, kurulların kararlarının bir yıl içinde değişebilmesi ve alınan koruma kararlarının gerektiği gibi desteklenmemesi hala eksiklerimiz olduğunu göstermektedir.

Kültür ve Turizm ile Dış İşleri Bakanlıkları dünya mirası konularını benimseyen ve prestijli dünya mirası sitelerinin bu statülerinin devam etmesi, yeni dünya mirası alanları önerilmesi konularında çaba gösteren kadrolara sahiptir. Milli Parklar dolayısıyla Orman Bakanlığı da, özellikle arkeolojik sitlerle birlikte değerlendirilen doğal alanlar konusunda çalışmalar yapmaktadır. Tarihi köprülerin bakım onarımını yürüten Bayındırlık Bakanlığı, tarihi yollar üzerinde yer alan önemli eserlerle ilgilenmekte ve korunmaları için projeler geliştirmektedir. Ancak diğer bakanlıkların bu konuda fazla birikim sahibi olmadıkları, yaptıkları projelerden anlaşılmaktadır.

Son zamanlarda merkezi yönetimin temel koruma ilkeleriyle çelişen kararlar aldığı ve bunların uygulanmasını istediği gözlenmektedir. Kültür mirasının korunmasının bir planlama konusu olduğu ve kentsel, ülkesel planlama çalışmalarıyla bütünleştirilmesi gerektiği, yalnız Dünya Mirası Sözleşmesi içinde yer almamakta,  Türkiye’nin onayladığı ve yasaya dönüştürüldüğü Avrupa Arkeolojik Mirasını Koruma (Valetta) Sözleşmesinde de vurgulanmaktadır.

 

 

 

Comments

comments

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir